Beslenme İlkeleri

Metabolik Sendrom ve Beslenme

Günümüz insanı teknoloji ve bilimde gösterdiği kararlılığı, çabayı kendi hayatındaki seçimler içinde gösterebilseydi, şuanda metabolik sendromdan bahsetmezdik. Metabolik sendromun temel bileşenlerini karın bölgesinde yağlanma (abdominal obezite), insülin direnci, artmış kan basıncı ve lipid bozuklukları oluşturmaktadır. Obezite, sedanter yaşam tarzı(hareketsiz), sigara içimi, insülin direnci gelişimi ile ilişkili olduğu saptanmıştır.

Metabolik sendrom sıklığı ilerleyen yaş ve vücut ağırlığı artışıyla birlikte yükselmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 20 yaş ve üzeri kişilerde metabolik sendrom sıklığı % 27 bulunurken, ülkemizde 2004 yılında yapılan METSAR (Türkiye Metabolik Sendrom Araştırması) sonuçlarına göre 20 yaş ve üzerindeki erişkinlerde metabolik sendrom sıklığı % 35 olarak saptanmıştır. Bu araştırmalarda kadınlardaki metabolik sendrom sıklığı erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur (kadınlarda % 41.1, erkeklerde % 28.8)

Bu sonuçlar bel çevresi sınırları erkeklerde102 cm, kadınlarda88 cmolarak yapılan değerlendirmede elde edilen verilere dayanmaktadır. Bugün kabul edilen 94-80 cmsınırları alındığında oran daha da yükselmektedir.

Metabolik sendromun tanımlamasında kullanılan değerler şunlardır:

Bel Çevresinde Yağlanma ( Abdominal Obezite):
Bel çevresi; erkeklerde 94 (veya 102) cm
kadınlarda 80 (veya 88) cm,


Kötü Kolesterolün Yüksek Olması (LDL Kolesterol ve Trigliserit)
Trigliserid (150 mg/dl),
LDL kolesterol (100 mg/dl),

İyi Kolesterolün Düşük Olması (HDL Kolesterol)
HDL kolesterol (erkeklerde<40 mg/dl, kadınlarda<50 mg/dl)

Kan Şekerinin Yüksekliği
Kan şekeri (açlık kan şekeri 100 mg/dl),

Kan Basıncı Yüksekliği
Kan basıncı (135/80 mmHg)

Bu kriterlerden herhangi üçünün bir kişide bulunması metabolik sendrom olarak kabul edilir. Uluslararası Diyabet Federasyonunun tanımlamasında bu üç nedenden birinin mutlaka abdominal obezite olması şartı vardır.

Genetik özellik yanında, günümüzde daha çok çevresel faktörlerin etkisi ile ortaya çıkan bir hastalık olan metabolik sendromda öncelikli yaklaşım; yaşam tarzının düzenlenmesi olmalıdır.

Uygun bir beslenme ve egzersiz programı ile sağlanan kilo kaybı, metabolik sendromda gözlenen tüm bozuklukları düzeltici yönde etki sağlar. Metabolik sendromlu hastaların sigara ve alkol kullanmalarının kardiyovasküler, metabolik ve karaciğer hasatlıklarını artıracağı olasılığı yüksektir. Bu nedenle, yaşam tarzı değişiklikleri anlatılırken sigara ve alkol konusu da önemle vurgulanmalıdır.

Genel olarak bakıldığında metabolik sendromun, tedavisinde her yönüyle ele alınan bir yaklaşımın gerekliliği açıktır.